8 Nisan 2011 Cuma

çokbi çocuksal anlam yüklü anılarda rekor denemeleri (:


 Ebett... gerii döndüüümm.. en sonunda inanılmazların hafızasına sahip biricik çocuk geri döndü.. dedimki yazayım bakalım. ne zamandır da yazmamıştım hanidir. Şimdi başlıktanda anlayacağız üzere benim birkaç anım var.. . eminimki sizin anılarınız daha canlı ve daha güzeldir.. eeee nede olsa eski topraklığa dooru gidiyoreeee (: o zaman durmayalımda birşeyler paylaşalım;
    bizler çocuktuk ki süt dağıtırlardı okullarda 1 rerr litre olaracak şekilde ve herkes cantasına atar eve götürürdü.. be malın önde gideni neden sen koymazsın çantana.. 3 adet çingene çevirmesi ve süte el koyuş (:


  tımtırılım yeni bir ayakkabı alınmış anne tarafından uyarılmış bir şekilde oula gidiş ve salak bir öğrenci edası ile gelen topa vurmaya çalışmış fakat daha önce voleybol direği olan fakat bayaa bi zvu kesildikten sonra yerde 2-3 santim çıkıntısı kalmış demire vurmuştum.. ben o ayakkabıyı 3 gün felan çaktırmadan giydim (: sol tek normal ayakabı sağ teki ise terlik olarakk (: çok gülerdi arkadaşlarım....

  beeden dersi sonunda pantalonu önde fermuar arkada bel kısmına kadar yırtmıştım (: kabak gibi açılmış çiçek gibiydim artık (: eve geldim o haldeeee... evde annesultan sinirli kardeşim küçükse yırtık idare et annem sinirli diyor bir yandanda  pantalonu yırtıktan kafasına geçiriyordu bizde bi kahkahaaa...
   allaaaammm yazmaya başlamadan önce neler denkleştirmiştim kafamda yahaaa...
   arkadaşlarla küçük bir tepede yeşillikler arasında minik bir yerimiz vardı orada yemek yer sohbet ederdik ve kimseninde bizi gördüğünü sanmıyorduk... orada keşif yapılmıştıııııı (: atlı karınca sümüklü böcek kertenkelee...

   babaaannem allahın ergünü bebsi ve tuzlu fıstık aldırırdı... töbee töbeee

   bu aradaaaa ben bu günnn rekorr kırdımmm (: heyyoo diyen dillerreee bak bee
şunuda anladım ki hiç bir sporcu yada herkimse isteyerek rekor kırmıyor..  kırdırılmaya mahkum bırakılıyor, teşvik ettiriliyor yada bilmum şeyler sevgililer tarafından yaptırılıyorki rekorlar kırılıyor.
indirime giren diki(z)makinasını almak için ( ki sevgilim çok istiyordu)  saat 9 da açılıcak dükkanın önüne saat sekizde gittim. benden sonra gelecek olanları engekllemek için kapıya yapışmam... kolu tutmam dükkan açılınca kapıyı kapatmam kapının arkasına büyük kasalar koymam reyon görevlilerini iterek makinaya yanaşmam... kasada ödeme ve dükkandan çıkış saat 09:01 ahahahahahaa hepsi bu kadar süre içerisinde. dışarıda linç etmeye çalışanlaardan kaçış ve mutlu sonun tadını çıkartmakkk (: rekor kırrdım iştee.. olay buuu.. (:

27 Kasım 2010 Cumartesi

abra"KADAVRA"...!!!





yuh yuh yuhh yaniii. yazıyaa böyle başlanırrmı evett... çok met ettiler gidin görün "KENDİLERİNİ BİLİME ADAMIŞ İNSANLARIN ÖLDÜKTEN SONRA CESETLERİNİ SERGİLEMELERİ" felanda filanda.. bende düşünüyorum ve canlandırıyorum kafamda.. cesetlerr.. ölmüş fakat bakıldığında sana dokunnacakmış hissi veren sıcak cesetler diye.. kiminin kafasının içine kiminin karnının içine bakacağız bağırsaklar fleannnn diyee.... ulannnn.. nerdeeee.. hepsi kemik üzerlerinde biraz kass et ve yağ parçalarıı.. ne yapayım ben bunları. kasaba gitsem oradaki kıyma daha iğrençtir yanii.. evet evet o kadar yanii. ve sergilenenler hep erkek... (!^+%&/@€) veee hep P..is dolu.. nereye baksan alet kaynıyorr.. insan aletiii... at aletii.. zürafa aletii.. memleketin ucup giden kaygılarııı dedikleri bu olsa gerek... işin güzel tarafıına gelince.. tahminlerrrr!!! evett evet BİRİCİK (: biriciğimle birlikte gezdik heryeri.. onunla dünya güzel hayat güzel.. onunla bigmac yemek.. dalgalı boğazda motora binmek güzel. biricik iyiki varsın sayende dünyama renk geldi..

12 Kasım 2010 Cuma

ben ona kek yaptım

evettt günün isteği buydu.. AŞKIM bana kekkkk... tahamm dedim.. istediğin kek olsun.. her erkek gibi bende birciğime kek yaptım... içine hayeller sevgi mutluluk veee AŞK kattım... aşkıma kek yaptım.. yumurtanın en beyazını sütün en oda sıcaklığında olanını aldım.. ununu eledim şekerini kattım.. ıslak kek yapmasını bilenler bilir.. karışımdan ayrılması gerekn bir miktar vardır onuda ayrdım.. döktümmm yağladım pişirdim.. eski tadıcılardan olan annemde (atölye HaTiş) tadına baktı veeee tahamm dedi.... çok heyecanlı olan konya-kayseri maçının hızına dayanamayıp uyuklamaya başlayan babam bile uyanıp bize düşüyormu dedikten hemen sonra 2 dilim kaptı... evet kek yapmak güzel.. sevgiliye yapmak güzel.. yine biriciğim diyecekki sizin oralarda topraklar verimli galiba 3 noktayı bir arada kullanmışsın bir yığın diye... HAYIRR! kullanmayı bilmiyorum hahahaaa.... yıllar yıllar önceydi kek yapmaya yeni başladığımda O AYRILMASI GEREKEN miktarı ayırmıştım vee ablam bulaşıkta yıkamıştı hahahaha... canım benim yaa..
sabah ona götüreceğim kekimii.. ellerimle yedireceğim... sana kek yaptım diyeceğim.. sana birşey yapmak senin için uğraşmak çok güzel  diyeceğim... çırptım çırptım karıştırdım.. sana kek yaptım.. lalalallaaaalallaa (:

10 Kasım 2010 Çarşamba

tapılasıcalıklı ayrıcalıklı bakılasıcalıklı hatuna

evveett yıllardan evvelce önceydi.. soğuk bir 90 yılı soğuk bir şubat günüydü.. gözleri ela olan bir kız dünyaya gelmişti.. tatlımı tatlı biricik mi biricik (: veeeeeeeee yıllar sonra huysuz kızımız büyüdü serpildi güzelleşti.. esas oğlan ise olacaklardan habersiz kendi başına takılıyordu.. cehennem azabı gibi geçen birkaç yılın ardından elbet güneş doğacaktı. nasıl dünya meydana gelmişti ateş ve buz, toz ve bulut ıvır ve zıvır olupta meydana gelmemişmiyiidi.. yannışsam hani düzeltin yavv. haha.. heyse işte ben vurduğum geyiğin bacaklarını omuza vurdum girdim avcıların oturduğu köy kahvesine.. bu değilmiydi (: tamam tamammmm sabırsız okuyucu.. dünya oldu.. adem, havva, dinolar galatasaray felan derken dünyalar güzeli kızı gördümm.. aşık oldum.. ilk görüşte aşk iliklerime kadar işlemişti.. aranan dna buydu işte.. kök hücre nakli tamam oldu.. hayata geri dönüş. kıskanılabilitesi yüksek hatun... afeti derya.. karşımdaydı.. güzel narin minik elleri ile merhaba diyor istanbul üniv. diyordu ... ne diyorsun hahahaa.. kızımm ben orada değilimkiii.. karşımda dudaklar açılıp kapanıyor... evett.. anlatıyor birşeyler.. neee.. neyin kültürüüü.. kimin edebiyatı.. namık kemal desem konuya girsem.. bitkisel hayattan çıkan bir insan neyi ne kadar anlayabilirse bende o kadar anlıyordum iştee.. hani filmlerde oluryaa.. sokak ortasıdır karşılaşılan yer ama adamın gözünde şöyle canlanır.."ARKADA DENİZ KUM, KIZIN ÜZERİNDE CİCİLİ BİR ELBİSE, DANS EDER KIZ" ve adam gözlerini kırpmadan onu izler.. ağzı açık... öyle bir durumdu ama kendime gelmem uzun sürmedi.. hayatım işte o anda anlam kazandı.. gözlerime daha önce kimse bu kadar anlamlı bakamamıştı.. ve ben güne hiç bu kadar güzel uyanmamıştım.. aşk buydu işte. AŞK onun gülerken ki görünen öndeki 2 dişinin pırıldamasıydı.. AŞK ona beni seviyormusun dediğimde gözlerinin içinin ışıldamasıydı.. seni çok seviyoruma anlam katmaktı.. kıskanılmadım hiç hayatımda bu kadar kıskanıldığım kadar ve ki, kıskanmadım onu kıskandığım kadar. gülüşümün manası.. 180 gün oldu ve önümüzdeki uzun mutlu yılları bekliyorum.. SENİ ÇOK SEVİYORUM.. ne kadar kızdırsam da seni.. kızma banaa (: hiç bırakmayacağım ellerini.. telefonda sesini duymak.. gelen mesajla heyecanlanmak.. herşey seninle o kadar güzelki.. biricikkkk... minnoş seni çok seviyorrr

31 Ekim 2010 Pazar

günaydın günaydın günaydın dostlar... güne güzel güneşli bir hava ile başlamak insanda nasıl bir şevk uyandırıyor bilemezsiniz. hele bir de sabah kahvesi ve günlük gazete eklenince değmeyin keyfime... (: neyse.

uyandım bir sağa döndüm, bir sola döndüm, deliye döndüm beriye döndüm hahahaaa..  pazar sabahı, haftanın en önemliii, en keyifliiiii, böyle en yaşanılasııııı, ailenin bir arada bulunduğuuuu bir gün.. kim ister yaa tüm hafta boyunca didindiğii, amann aramasa da konuşmasak dediğiii, ismini bile duyduğumda tüylerimi ürperten bir ismin pazar sabahını rezil, ziyan, zehir, b*k, v.b. etmesini.. benim ki  b*k oldu işte. yani hipopotam olsaydım da çiğerlerim havayı 5 dakika hapsetseydi bedenime de suyun altında kalsaydım ama o sesi duymasaydım. aynı şey gibi; telefondan gelen o sesle yıkıldı dünyammmmm, dooomatess, biğğber, patlıycannn... of off gün bitti resmen, ne yaparım ben şimdi yaa. tüm gün aklımda o ses olacak. buğulu ses, garip ses, heyecanla konuşup heyecan uyandırmayan dış ses... çocukluğuma gitseydim de keşke okulda gelişimimiz için dağıtılan kutu sütü (saaa olsunlar öyle bir süt dağıttılar, içirdiler ki şu an olmam gerekenden yüzlerce gram daha ağırım.) çingene çocuklar yine önümü kesip benden çalsalardı. YİNE! hahaha. malıma o zaman da sahip çıkamıyormuşum demek ben yaa. o zaman hımmmm (iç ses; o zaman problemin çözümü ortayaaa çıkıyor.) problem bende mi yoksa yaaaa.......... HAAYYIIRRRR!!!

7 Ekim 2010 Perşembe

sesimi duyan var mı?

efendim iyi geceler... allahın emri peygaberin ... neydi yaaa...  neyse izni ile yazı yazacağım...
niyet önemli değil mi kardeşim.. ben de yazacağım iştee... çok yorgun bi gündü stresti felan tamam ama size bunlardan bahsetmeyeceğim... zaten okuyanınız da yok hahahaa... kendim yazıp kendim okuyacağım zaten küfür yazsam kime nee... haydi başlayalım o zaman.... AA de bakayımmmmm.... "AAAA"  bide Y de.... hahaha deme deme... evett yavrular.... konumuz şu ya da şöyle diyeyim (: benim bi arkadaşım var bi de kız arkadaşı var... eeee... işte öyle... diyeceğim bu değil ki.... havalar hastalık havası... hükümet anayasa değiştirecek CHP en son bilmem kaç yıl önce % 42 oy aldı... amannnnn canım sıkılıyor canım... yok mu bana bir yardım eli... yanıyorum yetiştirin suları... aslında yazmak anlatmak için o kadar nedenim ve o kadar yaşanmışlığım var ki... anlatamamak çok kötü... elim kolum bağlı... üzgün, harebe durumda böyle duruyorum işte... sesimi duyan var mı burada duvarın arkasında kaldım, elini uzatan yalanlardan değil gerçek dostlardan istiyorum.. bütün çiçekleri getirin bana... (:

4 Ekim 2010 Pazartesi

burası banka değilmiş ki!

herkeslere selam! herşeyin bir ilki vardır derler ve bende bir ilki gerçekleştiriyorum şu anda veee yazmaya başlıyorum... evet yazmaya başlıyorum... haha çok garip çünkü benim gibi konuşmayı, konuşurken eliyle koluyla anı yaşatmayı, yaşatırken meraklandırmayı seven insan... artık yazıyor... aslında yazmayı kişiler üzerine doğum anında giydirilmiş bir üniforma olarak nitelendiriyorum amaa... neyse artık bu üniformayı belki birileri yeter diyene ya daaaaa birileri isyan çıkartıncaya... yada 1-2 saate kadar bırakırım... evetttt... gelelim günün yoruma açık okunası yazısına (evet yaaa sen yazma diyenler var mı) aslında tek elle yazıyorum çünkü diğeriyle anı yaşatıyorum kendime (:
bu gün pazar ve ben kara kara perdelerimi kapatarak akşama ya da bilmedin öğlene kadar uyumak istiyordum amaa olmadı.. zalim çişş öyle bir baskı uyguladı ki bankalarda numaranın kendisine gelip bir an önce o ortamdan kurtulmayı düşünen fatura ödeyicisi gibi yüklendikçe yüklendi... bende yaaa bu böyle olmayacak salalım diyerek güne merhaba demiş oldum... güne merhaba dedim amaa başımdan şöyle birşey geçmişti o aklıma geldi.. haha geçen gün elimden düşüpte camı kırılan kırmızı telefonumu tamir ettirmek için KVK'nın o banka kıvamındaki şubesine götürdüm. sıra numarası aldım oturdum. tabelada yazan sayı 124 ve benim elimde yazan isee 134'tü. 10 kişii evett taam 10 kişi... ama bir kişiye verilen hizmet tam 15 dakika.. neler yapılır bu zamanda off.. offf.....  elinde 130 yazan adam söyleniyor: ne yapıyor bunlar feysbukamı bakıyorlar görmüyoruz bizz.. önümdeki adam telefonda konuşuyor: heyaa kavekadayız bizz çocuk kırmış telefonunu diye.. bir yandan da eliyle yanında oturan karısınada eli ile su işareti yapıyor.. su geliyor ama el gitmiyor bardağaa.. kadın bekliyor... sıkıntııı.. terliyorum ben mi içirsem diyorum içimden... her kafadan bir ses... tabela 127... içeri girenler... güvenlik herkesi inceliyor.. ve bir ses...... BURASI BANKA DEĞİLMİŞ Kİ.... tüm kafalar ortada oturan beyaz tişörtlü kadında toplanıyor... bizler salak, o akıllı gibi bakıyor bizlere... çıkıp gidiyor.. yine uğultu...
bu gün pazar ve deli gibi misikinlik var... hava güzel... hafif yağmur mu yağsaa... kitap mı okunsa... kahvaltıya giden annemi beklense... giden mi dönse... neysee... her neyse.. sonuç şu ki ben yazmaya başladım ve şimdilik yazacağım...

"minnoş"